İlk olarak sonrası hakkında öngörülerde bulunabilmek için öncesi ile ilgili bilgilerimizi tazelememiz gerekiyor. 21.yy bir anlamda neoliberal bakışın ve bireyselliğin önce çıktığı, bir anlamda “laissez-faire laissez-passer” düşüncesinin yavaş yavaş kendini olgunlaştırdığı, buna uymayan devletlerin piyasa ve kendi halkı tarafından küçüklü büyüklü protestolara maruz kaldığı, sonuç olarak bu sebeple gerilediği bir çağ oldu. Milenyum sonrası 20 yılda göze çarpan bir diğer durum ise politik ve ekonomik anlamda hayli karmaşıklaşan bir global sistem karşısında aciz ve yetersiz kalan bireylerin söylem siyaseti yapan karizmatik liderlere bağının iyice artması oldu.
Koronavirüsün ansızın ortaya çıkması sonucunda refah ve zenginliğin de etkisiyle hiç olmadığı kadar değerli ve hassas olarak görülen insan hayatı toplumu ciddi anlamda endişeye soktu. 2019 aralık ayına kadar devletlerin aldığı vergiyi, paternal devlet anlayışını, kısıtlanan özgürlükleri eleştiren toplumsal düşünceler hızla evrilmeye başladı. İnsanlar gün sonu raporlarındaki artan sayıları gördükçe kendi vatandaşı olduğu devlete daha totaliter ve kuralcı davranması için adeta yalvarıyordu. Bu talep neoliberal akışı tamamen tersine döndürür oldu ve gelecek yazarlarının, toplum inşacılarının, köşe yazarlarının, politik danışmanların vb. bugüne kadar kafalrında kurduğu gelecek tasvirlerini tam anlamıyla yıktı.
Bir diğer açıdan ise bugüne kadar alınan vergiler ile neden daha güçlü sağlık sistemlerinin kurulmadığı ve bugüne kadar neden sağlık konusunda daha ciddi ve önleyici araştırmaların yapılmadığı sorgusu da beraberinde geldi. Sağlığın daha özel olduğu devletlerde ise sağlık sigortalarının önemi ve daha temel olarak sağlık gibi önemli bir konuda devletin daha fazla söz hakkı ve güce sahip olması gerektiği fikirleri özelleşen sağlık görüşüne darbe vurdu.
Son olarak korona virüs süreci ve sonucu olarak durma noktasına gelen ekonomiler, kapanan fabrikalar, astronomik oranlarda artan işssizlik oranları vb. insanlara bir kere daha “sosyal devlet nerede?” sorusunu sordurdu. Buna cevabı vergileri çarçur eden devletler değil halkı için fon oluşturan devletler gayet güzel verdi. Bu soru gelecekteki modern devletler adına kült bir soru olarak yorumlanmalıdır. Çünkü devletin yapısı ile ilgili temel sorulardan biri onun sosyal veya liberal olması sorusudur. Ondan sonra diğer fonksiyonları ile biraz daha özel anlamda şekillenmeye başlar. Son olarak burada da bugüne kadar gelen akışın tam tersi yönünde bir yönelim olduğu aşikardır.
Sonuç olarak, bu 3 temel başlık ve detaylı
olarak incelebilecek bir sürü alt başlık bize tek bir şey gösteriyor; Totaliter
devletlere geri dönüyoruz ve söylem siyaseti yerine iş yapan vergilerin
hesabını verebilen “sosyal devlet” olmayı becerebilen yöneticilere olan talep
artacak. Bunun dışında birbirine incecik bir iple bağlanan sağlık ve ekonomi
ayaklarının ne kadar önemli olduğu ve bu 2 ayakla beraber yürümeyi başaran
devletlerin daha öne çıkacağını da söyleyebiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder