Selam,
bu yazıda Asr suresinden bahsetmek istiyorum. Önce asr suresini diğer çoğu sureden ayıranın ne olduğunu açıklamaya çalışacağım sonra da bu 3 cümleden oluşan surenin aslında ne kadar derin olduğunu, sadece 3 cümle ile giriş, gelişme ve sonuca sahip olacak kadar mana derinliğine sahip olduğunu açıklamaya çalışacağım
En az bir kere anadilinde Kuran okumuşsan Allah'ın Kuranda bazı varlıklar, kişiler veya olaylar üstüne yemin ettiğini görmüşsündür. Allah'ın buradaki amacı yemin ettiği şeylere dikkat çekmektir.
Bazen Ay'a, Güneş'e, gökyüzüne, geceye ve sabaha ve bazen de bir dağ üstüne yemin edilir ki buradaki amaç yaradılışın harmonisine, Allah'ın kudretine dikkat çekmektir.
Bazen mal ve çocuk sayısıyla yarışanlara dikkat çekilir ve bence buradaki amaç başka ayetlerden de görüleceği üzere insanı hak yoldan saptıracak bu tutumların ciddiyetinin gösterilmesidir.
Ve bir de, Kuran'da (başlığımın sebebi olan) Asr'a yemin edilir. Adını yemin odağı olan Asr'dan alan surenin meali şöyledir:
1. Andolsun Asra ki,
2. İnsan, gerçekten tam bir hüsran içindedir.
3. İnanıp hayra ve barışa yönelik işler yapanlar, birbirlerine hakkı önerenler, birbirlerine sabrı önerenler müstesnadır.
İmam Şafii'nin Asr suresi hakkında şöyle dediği rivayet edilir:
"Hiç bir sure nazil olmasaydı, sadece Asr suresi bile yeterdi."
Fesat zihniyetler bu sözü hemen 'Ne yani kalan 113 sure gereksiz mi ?' ye çekebilirler. Ama birazdan açıklayacağım üzere bu surenin öneminin gerçekten çoğu sureden daha fazla olmasının yanı sıra Kuran'da her sure her insana ve insanın her çağına hitap etmez. Ama bu surenin bu kadar kısa olup tüm insanlığı kapsayıcı olduğundan ve üzerine düşünüldüğünde ciddi bir derinliğinin olmasından dolayı çok ama çok önemlidir denebilir.
Evet yani İmam Şafii nin bu sözünün altına imzamı çakarım.
Şimdi yukarıda dediklerimi açıyım, biraz ağır bir söz gibi duruyor "her sure her insana ve insanın her çağına hitap etmez" sözü. Ama aslında düşününce çok basittir ve bu söylemime sebep olan şey benim sapıklığım değil tam tersine yine Kurandır.
Kuran'da bahsedilen bazı şeyler
-Regl dönemindeki kadının namazı ve orucu
(Bu konu hakkındaki bilgilenmek bir erkek için olmazsa olmaz değildir sadece genel kültürdür, en fazla bilmeyip de sorana cevap verebilmek için bilinebilir. Yine bu konu 50 yaşlarına gelmiş bir kadın için de temel değildir, zira çağı geçmiştir.)
-Evlilik ve boşanma hukuku
(Bu konu, evlenmeyi düşünmeyenler için Allah'ın olaylara tutumunu makro açıdan idrak edebilmek dışında spesifik olarak önemsizdir, evli olup boşanmayı düşünmeyenler için de önemsizdir)
Üstüne daha tonlarca ekleme yapabilirim ama bu örnekler genel bakış açımı anlatmama yetmiştir.
Yetmedi mi ? Dur az daha ekliyim.
Yoksul veya kimsesiz kişi, mirasın çocuklar arasında ne oranda paylaşılması gerektiğini açıklayan ayette hitap edilen kişi değildir.
Veya yine hiç malı mülkü olmayan kişi, malın fazlasının verilmesini emreden ayette hitap edilen kişi değildir.
Yukarıda "önemsiz" ile demek istediğim okunmasına hiç gerek yok şeklinde anlaşılmamalıdır. Bazı ayetlerin bazı kişiler için içeriğinin bilinmesinin olmazsa olmaz olmadığı anlamında kullandım. Çünkü potansiyel olarak ayetlerde emredileni yapamaz, veya tavsiyede/öğütte hitap edilen kişilerden değildir.
Normalde "ben kendi söylediğimden sorumluyum, karşımdakinin ne anladığından değil" anlayışına sahip olsam da konu Kuran olunca üstüne ben de kendimin geleneklere ters ve sivri düşüncelerimi paylaşıyorsam dediklerimden korkarım. Ama Allah'ın emri aklı kullanmaktır. Bir öğüt olarak inen Kuran üzerine düşünmektir. Bunu bir fesatlık ile yapmadıktan sonra da yanlış düşüncelere sahip olmanın günah veya haram olduğunu düşünmüyorum.
Yukarıda bahsettiğim bazı ayetlerin herkese ve insanın her çağına hitap etmez mantığımda sıkıntı bulanlar veya kafasına yatmayan varsa bir ayet paylaşayım. biraz uzun olacak ama dikkatli şekilde okuyun ( Müzzemil /20)
20. Hiç kuşkun olmasın, Rabbin senin durumunu biliyor. Gecenin üçte ikisinden daha azını, yarısını, üçte birini ayakta geçiriyorsun. Seninle beraber olanlardan bir grup da öyle. Allah, geceyi de gündüzü de ölçüye bağlamıştır. Sizin onu kuşatamayacağınızı bildi de size tövbe nasip etti. O halde Kur’an’dan kolay geleni okuyun. Sizden hastalar olacağını bildi. Bir kısmının yeryüzünde dolaşıp Allah’ın lütfundan birşeyler isteyeceklerini, diğer bir kısmının da Allah yolunda çarpışacaklarını bildi. O halde Kur’an’dan size kolay geleni okuyun. Namazı kılın. Zekatı verin. Güzel bir ödünçle Allah’a ödünç verin. Öz benlikleriniz için önden gönderdiğiniz iyiliğin, Allah katında hayrını daha çok, ödülünü daha büyük olarak bulacaksınız. Allah’tan af dileyin. Hiç kuşkusuz Allah çok affedici, çok esirgeyicidir.
Müzzemil suresinin tamamını okumanızı da tavsiye ederim, zaten kısa.
Ayetin başında peygamberimizden bahseder. O insanlara kuranı açıkladığı için onun hakkında ilim ve bilgi sahibi olmalı (yani onu kuşatmalı) ve gece de çalışıp yorulmalıdır. Ama Allah tüm kulların Kuranın tamamına hakim olamayacağını bildiği için onlara tövbe imkanı sunmuştur. Devamında da dediği üzere insanlar hastalanabilir, ekmeği peşinde olan var, bir yandan cihatta çarpışan var. Bu insanlar Kurana hakim olamaz, ama yine de Kuranı bilmelidir bu sebeple temel bakış açısını ve kendisiyle ilgili yerleri bilmelidir ve burada O halde Kur’an’dan size kolay geleni okuyun. ifadesi ile kastedilen bence budur.
Buraya kadar yazdıklarım ile demek istediğim özetle Asr suresinin içeriğine girmeden kapsayıcı olduğunu ve her surenin böyle kapsayıcı olmadığını açıklamaktı. Şimdi neden kapsayıcı ? Neden 3 ayetten ve 2 satırdan oluşan bu sure bu kadar önemli ? bunları açıklamak istiyorum.
En başta dediğim gibi Allah dikkat çekmek istediği seyler üzerine yemin eder ve onlardan biri de Asr'dır. Peki Asr nedir ?
İlk anlamı zaman, devir, yüz yıllık süre'dir ayrıca ikindi vakti anlamına da gelir.
Bu surede biten zaman anlamına kullanılıyor olması makuldur, Zira ilk anlama bakarsak belirli bir dönem verilmiş yani biten bir zaman dilimi. Eğer ikinci anlama bakarsak yani ikindi vaktine, o da günün bittiğine işarettir.
Özetle Allah geçip giden zamana vurgu yapıyor
Biten zamana andolsun ki
Kendine gel zaman akıp geçiyor ! Boş şeylere dalıp gitme, iğreti hayatı tercih etme diyor. Zira Kuranda en çok anlatılan sahnelerden biri inkar edip hesap günü geldiğinde hakikatle/yapıp ettikleriyle yani cehennemle yüzleşen insanların şu bağlamdaki söylemini tasvir eder:
"Biz yanılanlardanmışız, affet Allah'ım, bir şans daha ver Allah'ım" şeklindedir. Allah ise bunu reddeder ve zaten bir uyarıcı gönderdiğini söyler.
Allah geçip giden zamana dikkat çekiyor çünkü biliyor çoğu insanın dünyadaki tek hakkını boş uğraşlar ve kuruntularla geçireceğini
"Boş kaldın mı hemen (başka) işe koyul ve yalnız Rabbine yönel." (İnşirah/7-8)
"Aldatıp oyaladı o çokluk yarışı sizleri" (Tekasür/1)
Bu ayet nuzül sırasına göre Asrdan hemen sonralarda gelen bir ayettir.
"Doğrusu şu ki siz bu iğreti hayatı yeğliyorsunuz. Oysa ki sonraki hayat daha mutlu, daha kalıcıdır." (Ala/16-17)
Peki zaman boşa geçiyorsa n'olmuş ? Eğlenceme bakarım ben ne olmuş ?
2. İnsan, gerçekten tam bir hüsran içindedir.
Bunu diyen adamı hüsran/ziyan içerisinde nitelendiriyor Allah. Boşa geçirdiğin her an hüsrandasın.
Sana şükürler olsun Allah'ım, bu iki satırlık sözlerinle bana verdiğin güven ve beni kurtardığın bu boşluktan dolayı sana şükürler olsun. Sırf bu surenin idrakine varsam bir daha boşluklara ve anlamsızlıklara dalıp depresyona girip kıvranmam. Öyle önemli.
Bu da tamam, yani boşa geçen zaman hüsrandır, acıdır, o deliler gibi eğlendiğin anda bile içine düşen 1 saniyelik garip his var ya, sanki yanlış bir şey yapıyormuşçasına vicdan azabı ve acı çektiğin o an, işte hüsranı hissettiğin andır o.
Peki ne yapmalı ? Nasıl biri olmalıyım ki bu hüsran içindeki insanlardan olmayayım ?
3. İnanıp hayra ve barışa yönelik işler yapanlar, birbirlerine hakkı önerenler, birbirlerine sabrı önerenler müstesnadır.
Bu son ayette ise ziyandan kurtulmanın 4 aşaması belirtilmiştir. (Özellikle yol değil aşama diyorum çünkü yol dersen seçeneklerden sadece 1'i yeterlidir anlamı çıkar ama burada hepsi isteniyor)
İlk önce tüm şüphelerinin üzerine gitmelisin ve bir Allahın varlığına tüm kalbinle ve rasyonalitenle inanmalısın.
Sonra hayra ve barışa yönelik işler yapmalısın. Burası zaten açık.
Bundan sonraki iki şeyde 'yapmak' tan ziyade 'önermek' geçiyor. Rasyonel her insanın da düşünebileceği üzere Allah bir şeyi önermeni istiyorsa onu yapmanı hayli hayli istiyordur. Yani ayrıca söylemeye bile gerek yok.
Hakk ile benim anladığım hakikattir. Yani her şeyden önce Allahtır, onun yoludur, onun dediğidir.
Sürekli onu hatırlayıp onu anmak isteniyor.
Sabır ile anlaşılan genelde pes etmek/boyun eğmek gibi anlaşılsa da bence Allah genel anlamda sabrı bu bağlamda kullanmıyor. Mücadele etmek/göğüs germek
İçinde "rağmen"ler ile dolu bu hayatta çabalamak olarak görüyorum ben sabrı.
Yani nihai mutluluğa ulaşma yolunda acılara sıkıntılara göğüs germek..
Allahın yönteminin üslubunun kusursuzluğuna bak.
Ortada ciddi bir sorun var önce ona dikkat çekiyor ve önemini vurguluyor.
Sonra bu sorun ile yüz yüze olanların halinden bahsediyor
En son da bu sorunun/derdin devasını sunuyor.
Giriş-Gelişme-Sonuç,
3 cümle/ayet
2 satır
Tüm yazdıklarımı ve kat be kat fazlasını (göremediklerimi ve üşenip demediklerimi) bu 2 satıra sığdırdı Allah. Kuran'ı okumanın onun üzerine düşünmenin önemi hakkında bir kıvılcım oluşturmuşumdur umarım.
Bir de ekleme yapayım:
Asr suresi hakkında Nouman Ali Khan'ın da alegorili çok güzel bir açıklaması var. Yazının en altına linkini koyacağım,7-8 dakikalık bir video. Ona da bir bakın derim.
Çok sevdiğim şair/düşünür Mehmet Akif Ersoy'un Asr suresi hakkında tefsirinde yazdığı şiirin son 3 mısrası ile bitirmek istiyorum
"...
Başta iman-ı hakiki geliyor sonra salah
Sonra Hak, sonra sebat, İşte kuzum insanlık
Dördü birleşti mi yoktur sana hüsran artık."
Benden bu kadar
Ölüm var, zamanınızı boşa geçirmeyin.
Hadi Allah'a Emanet
Link: https://www.youtube.com/watch?v=RpMGTT4nAiA