1 Mayıs 2018 Salı

Felsefe, Bilim ve Yeni Nesil



"I see vasıfsız people, not knowing they are vasıfsız"
-Sixth Sense

Alakasız bir girizgah


  21.yy'nin şafağında uyanan Z kuşağı ve aynı şafakla olgunlaşmaya başlayan Y kuşağı çağın hızına ayak uydurabilmek için tonla soyutlama yaparak yaşamak zorunda bırakıldı, yani hayatındaki varoluşunu anlamlandırabilmesi, kendi yolunu çizebilmesi için sorması gereken soruları atladı.

  Kullanımı zor bir uygulama düşünün. Bu uygulamanın başında nasıl kullanacağınız ile ilgili bilgiler olur, o kısımları iyice kurcalayıp uygulamayı öğrendikten sonra onu çok daha verimli ve amacına uygun olarak kullanabilecek duruma gelebiliriz ama genelde sabırsız davranıp bu kısımları direk atlamak isteriz, sonra uygulamanın arayüzüyle (yani hayatla) karşılaşınca da gece yolun ortasında uzunları yakmış aracın farına bakakalmış tavşana döneriz.

  Bu far bazen hayatta karşılaştığınız zorluklardır, bazen içinden çıkamadığınız açmazlardır, bazen de anlamlandıramadıklarımızdır. Ne uzun kelimeymiş bu be, her neyse.

   Yazının başında Z kuşağını da özneme dahil etmiştim ama 18 yaşından küçükler için hayatı anlamlandırmak biraz zorlama olur çünkü yeterince olgun değillerdir. Onlarla ilgili çözüm daha çok kendi içlerinde değil, dış koşullara bağlıdır. Her şeyden önce aileye sonra aldığı resmi eğitime.

   Ben bu yazıda daha çok Y kuşağının son dakikalarına yetişen kuşağa yani, 18-23 yaş arasına hitap etmek istiyorum. Alt sınırın sebebi, değişmek için yeterince olgunluğa erişebilmiş olmaları; üst sınırın sebebi ise, bana göre bazı şeylerin farkına varmayı artık istemeyecek, bunlara direnecek kadar içinde bulundukları dünyada hapsolmuş olmalarıdır.

Alakalı bir girizgah


Yukarıda az çok hedef kitleden bahsettim.

   Yazıda asıl yakınacağım konu, ülkemizde bilime ve felsefeye olan ilginin çok düşük oluşu ve bu konular hakkındaki insanların sahip olduğu yanlış algılar. Anlatmak istediğim ise aslında ne oldukları, ne işe yaradıkları, kimlerin nasıl, ne kadar, ne zaman, ne için bilmesi ve kullanması gerektiğiyle ilgili olacak.

   Bana göre bir toplumun medeniliği ve gelişmişliği toplumdaki entelektüel insan sayısıyla ölçülür. "Yav kim olursa olsun namazını kılmadıktan sonra boşa" ve "Atatürk ilke ve inkılaplarını takip etmezse ne anlamı var" cıları yazının tam burasında sahne dışına almak istiyorum. Çünkü onlar bir insanın nitelikli oluşunu kendi niteliksiz ve yüzeysel ideolojilerini referans alıp onunla uyumuyla ölçüyorlar. Ben burada nitelikliyi tanımlarken;

teist-ateist, liberal-sosyalist, sağcı-solcu gibi kişinin kendine kalmış ayrımlar ile yapmak istemiyorum, zaten olay gözüktüğü kadar basit de değil. Burada önemli olan; bir insanın hangi fikre, ideolojiye sahip olduğundan ziyade ona nasıl ulaştığıdır. Yani ben kuantum fiziği hakkında Einsteinin söylediği her şeyi söyleyebilirim, aynı şeyleri savunabilirim ama bu tezlerime Einstein gibi büyük bir emek ve düşünsel çaba ile ulaşmayıp direk kopyalayarak sahip olduğum için övülecek bir yanım da olmaz.
 Özetle bu işte, Siktir et.

 Kim bu enteleküeller ?


Gerçekten olanın olma amacını gütmediği, olma amacını güdenin asla olamayacağı bir seviyedir entelektüelite.

Yani ya Öz'ü ararsın şekli siktir edersin ya da şekil uğruna Öz'ü feda edersin.

Daha tanımı yapmadan estetik sözler kurmanın pek bir alemi de yok. Özetle tanımı şudur;

  Analitik zekasını bilim, teknik ve herhangi bir düşünce alanında kullanan fikir sorunlarıyla ilgili olan kimse (Bu resmi bir tanım olmaktan ziyade benim harmanım, tartışmaya gayet açık çünkü karmaşık kavramları basit şekliyle açıklamak doğal olarak eksiklikleri ve yanlış anlaşılmaları da beraberinde getirecektir)

İlgili resim

  Entelektüel deyince Türk toplumunun kafasında canlanan profilden biraz bahsetmek istiyorum. Kısaca entel dediğimiz bu kesim hakkında insanların kafalarında canlanan şekil yukarıdaki gibidir. Olmazsa olmaz yuvarlak çerçeveli bir gözlük, boyuna sarılmış bir atkı, şık bir giyiniş tarzı, elinde bir sigara ve bir kitap..

Bu sadece profillerden bir tanesi. Kavram karmaşasından kaynaklanan farklı bir sürü profil de var

   Mesela her sabah starbcuks'tan kahve almadan güne başlayamayan, instagram'a kahve ve popüler olup hiç bir sike yaramayan kitabın fotoğrafını atıp altına da mide bulandırıcı, anlamsız ama derinmiş gibi gözüken dramatik sözler paylaşan, twitter'da topluma dair temelsiz kendince tespitler ve çözümlemeler yapan, 20 yaşında iğrenç bir aşk kitabı yazan insanlar. Liste sabaha kadar uzar gider, senin de kafanda canlanmıştır bunun gibiler. Geçiyorum.

  Tanıma geri dön analitik zeka, bilim, teknik, düşünce, fikir... Yukarıdaki profillerde bu kavramlardan eser görmezsiniz.

    Tamamen tribüne oynayıp toplumda kendilerine bir statü kazanıp egolarını şişirmeye çalışıyorlar ve işin kötü tarafı entelektüelite kavramının içini boşaltıyorlar. Bilmeyen insan 'olması gereken' in bu olduğu sanısına kapılıyor ve bu tiyatrodan toplumsal statü anlamında kârlı getiriler elde edildiğini görünce kendi de rol almaya karar veriyor.

   Bunu 15-20 yaş arasındaki insanlarda çok rahat gözlemleyebilirsiniz. Bu yaş aralığı "ideal ben" olmak için çabalamak yerine kendilerince kestirme yol bulmuş durumdalar;  ideal benmişim gibi gözükmek.

Gerçekten, kim bu entelektüeller ?


   Bu insanların ortak özelliklerinden biri çok da fazla ortak özellikleri olmaması olduğu için tanımlamakta zorlanabilirim ama özetle hayata dair önemli şeyleri merak eden, sonra onları okuyup araştıran ve ulaştığı ham verileri işleyen, onların da üstüne koyup üretken olan insanlardır.

 Çok dar bir açıklama olmakla beraber bu insanlarda olmazsa olmaz şey felsefedir. Farkında olmasa bile yaptığı şey felsefedir. Yazının devamında felsefeyi tanımladığımda entelektüel insanın tanımını tekrar okursan demek istediğimi daha iyi anlayabilirsin.

Peki, Felsefe ne değildir ? 


   Normalde bilinmeyen bir şeyin ne olduğu açıklanmak istendiğinde bu iş bilinen kelimeler ve kavramlar üzerinden bağlantılar kurularak yapılır. Ama bazı kavramlar bilinmemenin yanında herkes tarafından bilindiği sanılır, ki bu hiç bilinmemesinden çok daha kötü bir durumdur çünkü insanlara önce onun ne olmadığını anlatmanız gerekir, anca her türlü bilgi pisliğini temizledikten sonra açıklamanıza geçebilirsiniz.

   Felsefe için de durum tam olarak budur. Felsefe ne değildir ? sorusu Felsefe nedir ? sorusundan şu durumda kat be kat önemlidir. Zira ülkemizdeki çoğu sorunun temelinde felsefe yapmamak yatıyor, onun sebebi de felsefeyi bilmemek hatta yanlış bilmek ve felsefeye karşı önyargılı olmak. Bu sebeple önce elimden geldiğince pürüzleri temizlemek istiyorum

  Toplumda felsefe diyince akla gelen belli başlı algılar var ;

Varan 1


"he şu okullarda verilen bi ders deeeğil mi ?"

yok dayı değil,o ders felsefe tarihinden ibaret. İşe yaramaz yığın bilgi ezberletilen bir ders. Tüm "......izm" lerin tanımını, hangi filozofun hangi akımı başlattığını, kimin kimin hocası olduğunu ezberlersiniz ama felsefenin temelinde olan düşünmeye dair en ufak bir etkinlik yoktur o derslerde.

hatta o okuldaki felsefe hocalarında zerre zeka olsa çocuklara bir şeyler ezberleteceğine felsefeyi sevdirirdi ama 2 milyon öğrencinin katıldığı bir sınavdan 300 bine giren insan felsefe hocası olabiliyorken bunu beklemem de ironik olur.

Varan 2


"felsefe yolda olmaktır"

   Bu söz jaspers'ındı yanlış hatırlamıyorsam, bu sözün tek başına bir önemi yok ben bunu rolmodel olarak seçtim çünkü filozoflar felsefe nedir ? sorusunda yüzyıllardır net ve ortak bir cevapta uzlaşmış değiller. Her biri kendi anladığı şekliyle yukarıda görüldüğü gibi fantastik tanımlamalar yaptı.

  Hobbes, bacon, spinoza, hume, leibniz ve tanım yapan daha yüzlerce filozof vardır belki.

   Bu insanlar ömürlerini düşünmeye adamış insanlardı ve kendilerine en uygun tanımı yapmaları çok doğal, ki tanımları genelde felsefede yöneldikleri alan ile de ilgili oluyordu. İkinci olarak da onların bu derinliği varmış gibi gözüken sözlerinin harbiden bir derinliği var.

   Velhasılkelam gelmek istediğim yer, be amına koduğum sen "felsefe nedir ?" sorusuna böyle araklama yolda olmaktır gibi kendin dahi ne demek istediğini bilmediğin cevaplar veriyorsun ya hatta bazen gaza gelip "felsefe hayattır", "felsefe doğmak, büyümek ve ölmektir" ve bunlar gibi bilimum süslü olan ama açıkla desek tek kelime dahi edemeyeceğin tanımlamalar yapıyorsun ya, ben senin o şovunu sikeyim.

   Felsefe jaspers için yolda olmak olabilir ama senin için değil amına koyum. Sen felsefenin işlevini öğren önce. Felsefeyi iyice retorik sanatına, edebiyata çevirdiniz.

Varan 3


"şirk koşmaktır, felsefe yapmak günahtır"

Bu cümleyi kuran öznenin profili gözünüzde canlandı di mi ?  eheheh

   Bak şimdi, felsefenin alt dalları var, spesifikleştirirsen sayısı çok daha artabilir ama temelde 7 alanı var yani 7 ayrı alanda düşünmek var; Ahlak felsefesi, Din felsefesi, Sanat felsefesi, Bilgi felsefesi, Siyaset felsefesi, Bilim felsefesi ve Varlık felsefesi.

Siyaset felsefesinin örnek olarak alıyorum. Temel sorularından biri;

"Devlet-birey ilişkisi nasıl olmalıdır?"  ulan bu sorunun neresinden şirk çıkar ?

   Her şeyi siktir et, tanrının varlığını ispatlamanın/çürütmenin yegane yolu felsefedir (din felsefesi) çünkü tanrı somut olmadığı için ölçülemez, ölçülemediği için bilimin alanına giremez. Bilimin cevaplayamadığı soruları da felsefe cevaplar (bu cümle de ayrı konu sonra örnekleriyle girerim belki)

Varan 4


   Burada tanımlamadan ziyade felsefeyi kim yapar ? sorusu ile ilgili yanlış algıyı düzeltmek istiyorum. Felsefe insanların gözünde hâla aydın kesime özel, sadece onların yapabileceği, kendi aralarındaki mistik dilleri gibi algılanıyor. Tanımı sonra yapacağım ama tek kelimeyle felsefe düşünmektir, ve düşünme eylemini farklı düzeylerde de olsa her insan gerçekleştirebilir, felsefe yapmak için 32.notere gidip özel bir izin çıkarttırmanıza veya emniyetten özel ehliyet almanıza gerek yok. Rastgele bir soru sorayım.

Toplumun toplam faydası için birey feda edilebilir mi ? 

bak sen şuan bu soruya cevap arıyorsun ya hah işte felsefe yapıyorsun işte, düşünüyorsun; önemli bir konu hakkında düşünüp rasyonel bir cevap arıyorsun, bu kadar.. Şova gerek yok.

Şimdilik aklıma bunlar geldi, önemli varanları kaçırmışsam eklerim sonra

So here comes the 1 milyon TL değerindeki sorunuz, çift cevap ve %50 joker hakkınız yok.

Felsefe nedir ?


  Çok kısa bir şekilde felsefenin etimolojisinden ve çıkışından bahsetmek istiyorum

   Yunanca "sevmek""ardından gitmek""aramak" gibi anlamlara gelen "phileo" sözcüğü ve "bilgi""bilgelik" anlamlarına gelen "sophia" sözcüğünün birleşiminden oluşan felsefenin sözcük anlamı, "bilgelik sevgisi" ya da "bilgi sevgisi"dir. Yani bilgeliğe ve bilgiye değer vermek, onları önemsemek ve hatta en değerli şeyler olarak görmektir.

 Filozof dediğimiz kişi de biligiyi seven, bilgelik peşinde koşan kişi oluyor.

  Eee, ne yani felsefe bilgelik sevgisi mi ? Bugün ben kesinlikle bu şekilde tanımlamazdım ama milattan önce yaşasaydım tam olarak böyle tanımlardım. Neden mi ? Bir de tarihine bakalım..

  İnsanlar tarih sahnesine çıkışından itibaren sürekli bir şeyleri merak etmiş ve onları açıklayıp anlamlandırmaya çalışmıştır; şimşek çakmış, yağmur yağmış, deprem olmuş ve zeka seviyesi var olmuş diğer tüm canlılardan yüksek olan insan bu doğa olaylarının çıkışına kendince cevaplar vermiştir.

Peki bilim yoksa bu bilimsel olayları nasıl açıklarsınız ? Tabii ki mitlerle.

 Meraktan çıldırmak ve içinde bulundukları dünyada yabancılık çekmektense bilinçli veya bilinçsiz masallar uydurup sorularına cevap aldı atalarımız

  Şimşeğin çakması bir toplumda tanrıların kızdığı anlamına geliyordu, diğerinde tartıştıkları anlamına geliyordu. Elma ağacının o yıl bol meyve vermesi ağacın o halkı sevdiği için yaptığı bir ödüllendirmeydi  ve bunun gibi tonla hikayeler yazılmıştı. Ama bu önermelerin hiçbirinin doğruluğu gözlemlenemiyor, rasyonel temellere oturmuyor, üstüne üstlük çürütülemiyordu da.
  m.ö. 7.yy ile insanlar ilk defa doğa olaylarını açıklarken tanrı gibi mistik bir güce başvurmamış ve cevabı yine doğanın içinde bulmaya çalışmışlardı.

Doğal olaylar yine doğal nedenlerle açıklanmaya çalışılarak insan aklının yeterli olduğu inancı sağlanmaya çalışılmıştı.

   Ve insanın ilk defa sorularına yine akla uygun cevaplar vermesiyle felsefe doğdu diyebiliriz, Doğan doğa felsefesiydi, doğan bir anlamda en ilkel bilimdi. Zira doğduğu an bilime de gebe kalmıştı.

   İnsan, soru sorması gerektiğini ve sorduğu soruların cevaplarının da yine somut dünyada olabileceğini felsefe ile öğrenmiş oldu, devamında da atı dizginleyen olmadı, kendi içinde dallara ayrıldı, her an yeni sorular sordu ve bazı sorularını bilim cevapladı, bazı soruları literatürden kalktı, bazı soruları daha iyi toplumlar yarattı, insan haklarının temelini oluşturdu, adalet kavramını ortaya attı...

   Faydası saymakla bitmez. heh bu arada filsifi siri sirmiktir gibi bir tanıma da girmek istiyorum. Evet öyledir ama bu tanım da yanlış anlaşılmalara yol açıyor ve sanki 'onedio-beyin yakan 50 soru' entrysine dönüyor. Aslolan o soruların mutlak/evrensel olmasa da kullanışlı cevaplarının verilmesi. Zaten önemli olan da budur; işimize yaraması.

  Tanımı yapmayı unutmuşum, kafanızda az çok oluşmuştur ama en basit haliyle felsefe; önemi olan bir konuda düşünmek, sorular sormak ve alternatif cevaplar bulmaktır.

"Yarın ne yesem ?" sorusu  felsefenin konusu olamaz. çünkü içinde düşünmek vardır ama konu önemsizdir.

"Renk körü insanlar vardır" önermesi de felsefeyi ilgilendirmez konu önemlidir ama düşünülecek bir şey yoktur. Düşünülecek şeyleri bilim düşünmüş, gözlemlemiş deney yapmış ve sonuca ulaşmıştır.

  Peki ya "Algılarımız bizi yanıltıyor mu ?" diye sorsaydım düşünce var ve konu da önemli.  Evet bu felsefenin sorusu ama bilimin de sorusu.

  Bu soruyu ilk olarak filozoflar bilim cevap verecek yeterliliğe sahip olmadığı bir çağda sormuştu, ama nörobilimin gelişmesi ile bilim bu soruya cevabı gayet net bir şekilde verdi: Algılarımız bizi her an yanıltabilir.

Peki durum sürekli böyle ise bilim, felsefenin tüm sorularını cevaplayıp felsefeyi işlevsiz hala getirmez mi ? Hayır.

  Bilimin her açıklamasında potansiyel olarak yeni felsefi sorular da ortaya çıkabilir hatta katlana katlana yeni sorular bile türeyebilir. Algı konusunu ele alalım, eğer algılarımız bizi sürekli yanıltıyor sonucuna ulaşmışsak buradan yeni felsefi sorular türer;
  • gerçek dediğimiz gerçekten nedir ? (zaten olan bir sorunun tazelenmesi)
  • algılarımızın yanılması sonucu gerçekleştirdiğimiz eylemlerden ne kadar sorumluyuz ?
  • Eğer duyularımız olmadan deney ve gözlem yapamıyorsak ve duyularımıza da güvenemiyorsak bilimsel bilgiye ne kadar güvenebiliriz ?
   Bunlar şimdilik aklıma gelen yüzeysel sorulardı. Kısaca buradan anlaşılması gereken;
felsefi sorular bilime ilham kaynağı olur ve bilimsel anlamdaki gelişmeler de felsefenin alanını daraltmaktan ziyade ona yeni ufuklar açar.
 Yani felsefe olmazsa bilim de olmaz en azından ahlaklı bir bilim olmaz diyebilirim.

   Hitler'i düşün. Milyonlarca yahudiyi katletmesinin (duygusal sebeplerini bir yana bırakırsak) sebebi Hitler'in idealist bir insan olmasında saklıydı: Aryan ırkını yani bir nevi üst insanı oluşturmak uğruna yapıyordu tüm bunları ve yaptığı her şey deney ve gözleme dayalı olduğu için tamamen bilimseldi, ama ahlak felsefesine uygun değildi yaptıkları. Bir insanı suçsuz yere işkencelerle öldürmek bilimsel de olsa ahlaksızcaydı, bu yüzden biz bugün Hitler'in 7 sülalesini anıyoruz.

   Çok sevdiğim birinin sözünü de tam burada hatırlatmak istiyorum

İçinde ahlakın olmadığı bilim, ivmeli şekilde siker atar insanı

özet bu kadar. Senin belki de boş uğraş olarak gördüğün felsefe bilime alanlar açan, onu motive eden, bilimi senin işine yarayacak şekilde yönlendiren, onu etik olmayan durumlardan alıkoyan yegane şeydir. Bilim de senin bugün hayatını kolaylaştıran tüm teknolojik aletlerin temelinde yatan disiplinler bütünüdür.

Felsefe -> Bilim -> Teknoloji -> Sen -> twitter -> "abi felsefe boş iş ya swhswshwshw"

Got it ?

Bugüne bir örnekle bakış


   Bence 21.yy felsefeye hayvan gibi ihtiyaç duyacağımız bir çağ olacak çünkü hiçbir çağda olmayan, kendimizin bile anlamlandıramadığı bir gerçek ile karşı karşıyayız: Artificial Intelligence yani nam-ı diğer Yapay Zeka

   Şuan en gelişmiş yapay zekanın seviyesi 3 yaşındaki bir çocukla denk olsa da ileride olabilecekler hakkında kimi insanlar ciddi anlamda korku ve tereddüt içinde. Elon Musk bile yapay zeka konusunda doğru ve dikkatli davranılmazsa insanlığın sonunu getirecekmiş gibi bakıyor. Ve bu 3 yaşındaki bilim ürünü çocuk ciddi anlamda önemli felsefi soruları da beraberinde getiriyor...

Yapay zeka bir robot mudur yoksa bir insan mı ?
Hakları ve Sorumlulukları da var mıdır ?
Hisleri var mıdır ?
       ->>       Acı çeker mi ?
İşlediği suçlardan kendisi mi sorumludur, üreticisi mi ?
Bugünün biyolojik insanlarıyla tamamen bir mi tutulmalıdır ?
        ->>      Eğer bir tutulmayacaksa bu yapılan ırkçılık mıdır ?
                            ->>    Eğer ırkçılık ise bunun hukuki çözümü nedir ?

Bu listeye rahat 100 soru daha ekleyebilirim ve gördüğünüz gibi her soru kendi içinde Doğru/Yanlış şeklinde 2 önermeyi de barındırdığı için 2 önerme de "eğer böyle ise böyle mi"  şeklinde yeni soruları doğurabilir ve en önemlisi:
 hazır iş işten geçmemişken yapay zeka çalışmaları durdurulmalı mı ? sorusuna da cevap verilmesi gerekir.

    Yapay zeka konusu başlı başına hakkında yüzlerce felsefi ve bilimsel makale yazılabilecek bir konudur ben bunu uzatmayıp demek istediğim noktaya geliyorum. Felsefe ve Bilim arasındaki ilişki tamamen döngüseldir ve birbirlerine feedback (geri beslemeler) verirler.

Felsefe  <------> Bilim

Ayrıca...


  Felsefenin işe yararlılığı bilime faydalı oluşundan ibaret de değildir. Buraya kadar bahsettiğim temelde bilim felsefesi, bilgi  felsefesi, ahlak felsefesi ve kıyıdan köşeden siyaset felsefesi ile ilgiliydi.

 Peki sanat felsefesi ? Din felsefesi ? (ki bana göre felsefenin en geniş dalıdır) varlık felsefesi ?
bunları tek tek açıklamam çok uzun sürer ve açıklamak da istemiyorum.

Özetle sordukları temel sorulardan bazılarını yazıp ilgi alanlarını göstermek istiyorum

    Sorulan soruların ne kadar önemli ve temel olduğuna dikkat edin

Ahlak Felsefesi

  • İyi/Kötü nedir ?
  • Erdemli davranış nedir ?
  • Niçin ahlaklı olmalıyım ?
  • Ahlaklı olan davranışlar nelerdir ?
  • Evrensel ahlak kuralları var mıdır ? (adam öldürmek kötüdür gibi)
  • İyi nedir kötü nedir ve bunlar evrensel midir ?
  • İnsan eylemlerinde ne amaç güder ?

Din Felsefesi

  • Tanrı var mıdır ?
  • Evrenin yaradılışı nedir ?
  • İyi bir Tanrı varsa dünyada neden kötülük vardır ?
  • Tanrı neden masum çocuklar ölürken müdahele etmiyor ?
  • Tanrının amacı nedir ?

Bilgi felsefesi

  • Bilgi nedir ?
  • Doğru/Yanlış nedir ?
  • Bilginin kaynağı nedir ?
  • Doğru bilgiye ulaşamk mümkün müdür ?
  • Bilginin değeri nedir?
  • Bilginin sınırları nelerdir?
  • Doğru bilginin ölçütü nedir?
  • Bilgi edinmede aklın gücü nelerdir?

Sanat Felsefesi

  • Güzel/Çirkin nedir ?
  • Evrensel estetik yaygılar var mıdır ?

Varlık Felsefesi

  • Varlık dediğimiz şey nedir, onu ne tanımlar ?
  • Yokluk nedir ? (Varlığın olmaması mı, hiçliğin olması mı ?)
  • Varlık var mıdır ?
  • Bir idealar evreninde olabilir miyiz ? ("Simülasyonda mıyız ?")
  • Varlığın özü nedir ?
  • Evrendeki maddelerin özü nedir ? (3. ile aynı sayılır)

Siyaset Felsefesi

Bu alan Türk toplumunun en yakından ilgilenmesi gereken felsefe alandır bence, şerefsizim Sokrates demokrasiye soğuk bakmakta haklı; gemiden anlamayan kaptanı seçme hakkına sahip olmamalı
Gemiden anlamak için siyaset felsefesi bilmek lazım, devam et evladım anlayacaksın
  • Devletin doğası, kaynağı nedir ? amacı ne olmalıdır ?
  • Birey - Toplum arasındaki ilişki nasıl olmaldır ? (Sorumluluklar haklar ?)
  • İdeal düzen nedir ?
  • Hak, hukuk, adalet. özgürlük, eşitlik, mülkiyet nedir ?
  • Bireyin devlete, devletin bireye karşı hak ve sorumlulukları nelerdir ?
Bu 6 felsefe alanı durumu açıklamak için yeter de artar bile

Bu soruları okudun, okumadıysan da oku, sadece okuduysan da üzerine düşün. Boş beleş sorular değil bunlar, tarih sorusu okuyan sayısalcılar gibi göz ucuyla bakma işte

Bu soruların (belki sanat felsefesi dışında) hepsi altın değerinde önemli ve hayat için temel sorular, yazının en başında bahsettiğim durum da bunlardan hiçbirini sormadan, bu konuları önemsiz gibi düşünüp soyutlayarak hayatın akışında kaybolup gitmekti.

   Sonra suskunlardaki Ecevit gibi "Çok saçma çok saçma" diye ağlarsın en ufak zorlukta

  Ben seni çok önemsediğim için yazmıyorum bunları, kendi bencil çıkarım için yazıyorum. Felsefe bilen, önemli konular hakkında tartışıp fikir üreten ve geliştiren, bilim yapan bir ülkede yaşamak istediğim için yaşıyorum. Ben rasyonel olan bu olduğu için vatanseverim, çünkü hepimiz aynı gemideyiz batarsak hep beraber batacağız. Batmamamız için tek geçer yol da aklımızı kullanmaktan geçiyor

   Düşünün abi düşünün, o aklı size ister cosmosun verdiğine inanın ister Allah'ın isterse mistik bir kaplumbağanın

Eğer reankarnasyona da inanmıyorsanız bu dünyaya bir kere geldiğinizin bilincinde olun ve hayatınızı daha baharında bok gibi şeylerle heba etmeyin.

İyice kişisel gelişim yazısına dönecek susuyum burada en iyisi.

Biraz da bilim ile ilgili konuşayım ve konuyu kapatacağım saat 3:28 oldu Unicorn görüyorum amınakoyüm

Niçin Bilim Yapmalıyız ? 


  Bu soruya felsefe kadar sıkı ve baskıcı cevaplar veremeyeceğim. Çünkü felsefe yaparsan öncelikle birey olarak kazanırsın ama bilim yaparsan öncelikle toplum olarak kazanırız. Diğer yandan bilim zorlama ile olmaz, insanın içinde bir merak duygusunun olması lazım ve amınakoduğumun eğitim sisteminin bu merak duygusunu çocuklarda/gençlerde güdüleyip ortaya çıkarması lazım.

What da fuck ever, Peki bilim yapan toplumlar neden kazanır ?

2 sene önce yazdığım bir yazımda bir ülkede esasen sadece 2 şeyin önemli olduğunu söylemiştim

Eğitim ve Ekonomi 

devamında da bu ikisi bir ülkede sağlam temellere basıyorsa kalan her şeyin bir şekilde çözülebileceğinden bahsetmiştim.

Ne dediğimi hala hatırlıyorum çünkü görüşlerim değişmedi.

Eğitim neden önemlidir ? Doğru eğitim her şeyden önce şu iki kavramı çocuğa sindirtmeli:

Ahlak ve Mantık

Ülke olarak bu iki kavrama da ne derece muhtaç olduğumuzu sen de biliyorsun.

 ve ikisi de Felsefe ile iç içe kavramlar. Galiba mantığın felsefedeki yeri ve öneminden bahsetmeyi unutmuşum, kafamı sikeyim, harbiden kafamı sikeyim. Şimdi yazsam akış bozulur, geri dönsem yine bozulur. Sen onu bi internetten araştır bilmiyorsan. kendisi ilimlerin ilmi, bilimlerin bilimidir. Felsefe ve Bilim için bir çeşit Öz'dür.

Eğitim ile Felsefeyi bir anlamda eşleştirmiş olduk. Peki..

  Ekonomi neden önemlidir ? Bunu dememe bile gerek yok bence. Dünyayı para yönetiyor. Güçlü ile eşleştirdiğimiz ve gücün ölçümünü yaptığımız kavram bile para. Parayı elinde bulunduran gücü de elinde bulunduruyor.

Ekonomi gayet kolaylıkla bilim ile eşleştirilebilir. Şöyle ki ;

Bilim   --->>>    Teknik Bilgi   ---->>>   Teknoloji   --->>    Değerli mal ve hizmetler  --->>>   Para

  Bilimsel bilgi tek başına soyuttur ve hiçbir işe yaramaz,
matematik tek başına bir işe yaramaz, fizik yaramaz, F=ma yaramaz

Teknik bilgi ise fizik ve matematik gibi teorik bilgilerin yorumlanıp somutlaştırılmasıdır. Amacı ürettiği aletlerle doğayı insan lehine değiştirmek ve insanı daha iyi yaşatmaktır.

Sonraki 3 basamağı açıklamama gerek yok; samsung, apple, tesla vs. bu şirketler teknoloji satıyor ve dünya devleri.

Sonuç olarak...


   Yazının başında da belirttiğim üzere hedef kitlem temelde 18-23 yaş arasıydı. Yani içinde bulunduğum, tanıdığım her gün sohbet ettiğim, ömrümü geçireceğim kuşak.

Felsefe, yani önemli konular hakkında düşünme eylemi her insanın gerçekleştirmesi gereken bir eylemdir.
Bilim, daha iyi bir toplumda yaşamak için kendisinden kopmamamız gereken disiplinler bütünüdür.

   Bu iki ilim dalı, özellikle gençler arasında yaygınlaşması ve hak ettiği yere yeniden gelmesi gereken çok önemli alanlardır. Ben de bu yolda ciddi anlamda bir şey yapamadığımın farkındayım ama en azından inandığım bir şey uğruna çabaladım, bir insanın kafasında ufak bir kıvılcım çakmış olsam benim için mutluluk sebebidir.

   Her yazımın sonunda dediğim gibi söylediğim hiçbir şeyin arkasında değilim çünkü yanılıyor olabilirim, kimseye ahkam kesmiyorum sadece fikirlerimi bildiklerimle harmanlayıp ifade etmek istedim.

"Okuduğum en aptalca yazıydı" analizi de dahil temellendirmesi yapılmış her türlü fikre, yoruma ve analize sonuna kadar açığım


Vesselam ve Hallelujah




Ya son olarak olur da Felsefe veya bilime ilginiz oluşursa diye youtube'dan kaliteli içerik üreten bir iki kanal paylaşayım, çok değerli şeyler yapıyorlar.

Felsefe için buraya

Özgün felsefe için buraya

Bilim için buraya tıklayabilirsiniz.


Kitap tavsiyelerine burada girmiyorum. O, apayrı bir yazının konusu olabilir